I- Giriş
Bu çalışmamızda 5846 sayılı FSEK’nun 5. maddesinde “Sinema Eserleri” başlığı altında eser olarak tanımlanan ve koruma altına alınan sinema eserlerinde hak sahipliği kavramı üzerinde durulacaktır. Burada, hem eseri meydana getiren kişileri yani eser sahiplerini ve hem de sinema eserinin tespitini yapan sinema, film yapımcılarını yani bağlantılı hak sahiplerini iki ayrı kategoride inceleme olanağı bulacağız. Yani çalışmamızda, hak sahipliği bir süt kavram olarak karşımıza çıkacaktır.
Çalışmamızın ilk bölümünde, sinema eseri ve bununla ilgili kurum ve kuruluşların, hukuk literatürüne girişi ve bu güne kadar izlediği tarihsel süreçten bahsedilmiştir. Günümüzde sinema eserleri üzerindeki telif haklarının hangi şartlar altında kullanıldığını en iyi şekilde anlayabilmenin yolu, tarihsel sürecin de bilinmesinden geçmektedir.
İkinci bölümde, sinema eseri ve eser sahipliği kavramı, hukuki niteliği, üzerinde tesis edilen eser sahibine ait hakların ne olduğu, bu hakların hukuki nitelikleri üzerinde durulmuştur.
Üçüncü bölümde ise “Sinema Eserlerinde Hak Sahipliği” konulu bu çalışmamızla ilgili kavramlar, tanımlar, hak sahipliğinin kazanılması, hak sahipliğinin hukuki niteliği, hüküm ve sonuçları, hak sahibi ile eser sahibi arasındaki hukuki ilişki ve hak sahipliğinin kaybedilmesi hususlarına detaylı olarak değinilmeye çalışılmıştır.
II- Tarihce
Fransa’nın Paris şehrinde, Grand Cafe on the Boulevard des Capucines’de Auguste ve Louis Lumiere kardeşlerin 28.12.1895 tarihinde sundukları ilk genel film gösterisi, sinemanın ilk doğuşu olarak kabul edilir.
Bu kısa film gösterisinin yapıldığı tarihten yaklaşık dokuz yıl önce yani 09 Eylül 1886 tarihinde, uluslar arası alanda, telif haklarının korunması amacıyla kaleme alınan ve sözleşme başlığındaki tercüme ediliş şekli ile “Edebi ve Artistik Eserlerin Himayesi için “ imza edilen “Bern Sözleşmesi” hükümlerine bakıldığında, sinema eserlerine rastlamak, doğal olarak mümkün değildir.
Sinema eserleri Bern Sözleşmesi kapsamına ilk defa 13 Kasım 1908 tarihli Berlin revizyonunda alınmıştır. Ancak bu tarihlerde film denildiğinde sadece sessiz resimlerden oluşan ürünler anlaşıldığından, hızla gelişen sinema teknolojisi karşısında sonradan üretilen sesli filmler için tam bir koruma sağlanamamış, ya da bu koruma, sözleşmede geçen başka tanım ve kavramlar çerçevesinde sağlanmaya çalışılmıştır.
Sinemanın kendine özgü bir sanat dalı olarak kabul edilmesine, ilk kez İngiltere’de ve 1900 – 1915 yılları arasına rastlamaktadır. Sinema, edebiyat ve sanat eserleri gibi ama onlardan farklı bir fikri ürün olarak ulusal ve uluslar arası alanda yerini almaya başlamıştır. Buna paralel gelişmeler diğer Avrupa ülkelerinde de görülmüştür.
26 Haziran 1948 tarihinde Bern Sözleşmesi’nin 2. maddesinde yapılan diğer bir tadilatla, “sinema eserleri ve sinema tekniğine benzer bir usulle elde edilmiş eserler” ibaresi eklenerek, sinema eserleri üzerindeki telif haklarının uluslar arası hukuk alanında da korunması sağlanmıştır. Hemen ve kısaca belirtelim ki; ülkemiz Bern Birliği’ne, bazı çekincelerinden dolayı 1951 yılında katılmıştır. Daha sonra yani 1979 tarihinde yapılan Paris revizyonu kabul edilmiştir.
Türk Hukukunda, fikir ve sanat eserleri alanında ilk yasa olarak kabul edilen 8 Mayıs 1326 (1910) tarihli Hakkı Telif Kanunu nda sinema eseri ya da filmler ile ilgili herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu konuda ilk düzenlemeye 05.12.1951 tarihinde kabul edilen ve Hakkı Telif Kanununu yürürlükten kaldıran 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda yer verilmiştir.
III- Sinema Eseri
A- Sinema Eserinin Tanımı
5846 Sayılı FSEK 1/B maddesinde eser “sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musıki, güzel sanatlar veya sinema eseri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulüdür” Diğer bir anlatımla, hukuki korumadan faydalanabilecek bir eserden söz edebilmek için, sahibinin hususiyetini, özgün düşüncesinin, fikrinin kendine has özelliklerini taşıyan, aynı zamanda da kanunda sınırlı olarak sayılan eser türlerinden birinin kapsamına giren bir fikir ve sanat mahsulü olması gerekir.
Sinema eseri ise FSEK’nun 5. maddesinde şöyle tanımlanmıştır. “Sinema eserleri, her nevi bedii, ilmi, öğretici veya teknik mahiyette olan veya günlük olayları tespit eden filmler veya sinema filmleri gibi tespit edildiği materyale bakılmaksızın elektronik veya mekanik veya benzeri araçlarla gösterilebilen, sesli veya sessiz birbiriyle ilişkili hareketli görüntüler dizisidir.”
5846 sayılı yasadaki bu düzenleme, 21.01.2001 tarih ve 4630 sayılı yasa ile yapılan değişiklik sonucunda getirilmiş olan bir düzenlemedir.
Her ne kadar tam anlamıyla bir tanım olarak kabul edilmese de ülkemizde sinema sanatı ile ilgili bir tanımlama 5224 sayılı yasa ile yapılmaya çalışılmıştır. Adı geçen 5224 sayılı Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanunun uygulanması açısından sinema filminin tanımı, “Sinema sanatına özgü dil ve yöntemler ile meydana getirilen belgesel, kurgu, animasyon ve benzeri türlerde; konulu veya konusuz, uzun veya kısa metrajlı, tespit edildiği materyale bakılmaksızın, elektronik, mekanik veya benzeri araçlarla gösterilebilen sesli veya sessiz birbiri ile ilişkili hareketli görüntülerden ibaret filmleri..” şeklinde yapılmaktadır. (m.3/b)
Bern Sözleşmesi’nin 2. maddesinde ise Sinema Eseri, “sinematografi tekniğine benzer bir yöntemle meydana getirilen eser” şeklinde tanımlanmıştır. AB ‘nin 93/98 sayılı Fikri Haklar ve Bağlantılı Hakların Korunmasına İlişkin Sürelerin Yeknesaklaştırılması Hakkında Konsey Direktifi’nde “sinema eseri“ kavramına yer verilmemiş, “film” kavramından söz edilmiştir. Adı geçen direktif, film kavramının “sesli olup olmadığına bakılmaksızın, bir sinematografik veya audio-visual eseri veya hareketli bir görüntüyü” ifade edeceğinden bahsetmektedir.
B- Sinema Eserinin Unsurları ve Şartları
Sinema eserinin unsur ve şartlarının ne olduğu konusunda doktrinde çeşitli görüşler bulunmaktadır. Bazı yazarlar , bir film ya da sinema eserinin, tüm eserlerde bulunması gereken, eser sahibinin hususiyetini taşıması ve kanunda sayılan eser türlerinden birinin kapsamına giriyor olmasını yeterli görürken; bazı yazarlar ise hareketli görüntü dizisinin varlığını da bu unsur ve şartlara eklemek gerektiği kanaatindedir.
FSEK 5. maddede yapılan tanım çerçevesinde bir değerlendirme yapıldığında bir sinema eserinin unsur ve şartlarını aşağıdaki şekilde belirlemek yanlış olmayacaktır.
o Birbiri ile ilişkili olmak üzere sesli veya sessiz hareketli bir görüntü dizisi
o Görüntü dizisinin az veya çok uygun bir ortamda tespit edilmiş olması
o Bu görüntü dizisinin elektronik, mekanik veya benzeri bir araçla gösterilebilir olması
o Eseri meydana getirirken sinematografik tekniğin kullanılmış olması
o Eser sahibinin hususiyetini taşıması
o Yasada belirlenen eser türlerinden birisi kapsamına girmesi
IV- Sinema Eserlerinde Hak Sahipliği
A- Eser Sahibi Olarak
Bir eserin sahibi onu meydana getiren kişidir. Bu tanımlama FSEK 1/B maddesinde ve FSEK 8. maddede yapılmıştır. Diğer bir anlatımla bir eseri kendi yaratıcı fikir ve düşüncesi ile hususiyetini ekleyerek meydana getiren, ona varlık kazandıran kişi eser sahibi olarak adlandırılır.
Yargıtay bir kararında eser sahibini, “ Güzel sanat eseri üzerinde hak sahipliğinin belirlenmesinde kural, fikir ürünü olan eserin onun yaratıcısına ait olmasıdır. Yasadaki anlatımla sahibinin hususiyetini taşıyan, onu vücuda getiren..” olarak tanımlamıştır.
Sinema eserlerinde, eser sahipliğinin tespiti açısından ayrı bir hüküm fıkrası ile FSEK 8/3. maddesinde şöyle bir düzenleme getirilmiştir. “ Sinema eserlerinde; yönetmen, özgün müzik bestecisi, senaryo yazarı ve diyalog yazarı, eserin birlikte sahibidirler. Canlandırma tekniği ile yapılmış sinema eserlerinde, animatör de eserin birlikte sahipleri arasındadır.”
Dikkat edilirse kanun, sinema eserlerinde kendine özgü bir düzenleme öngörmüştür. Bunun sebebi, sinema eserlerinin diğer eser türlerinden farklı olarak müşterek bir çalışmanın ürünü olmasıdır. Başka eser türlerinde de ortak bir çalışma sergileniyor olsa da, sinema eserlerinde müşterek çalışma bir zorunluluktur. Çünkü bir sinema eserinin bir kişi tarafından meydana getirilmesi nerede ise mümkün değildir.
FSEK 8/3 maddesinde yer alan, yukarıdaki hüküm 4110 sayılı yasa ile değiştirilmeden önce eser sahibi olarak sadece filmin yönetmeni kabul ediliyordu. 4110 sayılı yasa değişikliğinden sonra yönetmen dışında, özgün müzik sahibi, senaryo yazarı ve diyalog yazarının da eser sahibi olduğu kabul edilmiş, yapılan bir başka değişiklik ile yani 4630 sayılı yasa değişikliği ile sinema eseri sahipleri arasına, sayılanlara ek olarak animasyon filmlerinde, animatörün de eserin birlikte sahibi olduğu hükmüne yer verilmiştir.
Sinema eserleri üzerinde, ortaya konulan eserin özelliğine veya meydana getiriliş tarzına göre, bazen müşterek eser sahipliği (FSEK 9.m) , bazen de iştirak halinde eser sahipliği (FSEK 10.m) şartlarının varlığı söz konusu olur. Buna rağmen, sinema eserleri üzerindeki hak sahipliğinin, iştirak halinde eser sahipliğine daha yakın olduğu ancak bundan farklı olarak kanunda kimlerin eser sahibi olacağı hususunda sınırlı bir sayma yöntemi uygulandığı belirtilmektedir. Yine bazı yazarlar söz konusu eser sahipliğinin iştirak halinde eser sahipliği olarak da değil; kendine özgü bir eser sahipliği olduğunu savunmaktadırlar.
Avrupa ülkelerinin bazılarında, sinema eserinin meydana getirilmesinde yaratıcı katkıda bulunan sınırlı sayıda kişiye eser sahipliği statüsü verildiği, bazılarında ise sinema eseri sahibinin kim ya da kimler olacağı hususunda belirsizlik olduğunu da bu arada belirtmek gerekir.
Eser sahiplerinin, meydana getirdikleri sinema eseri üzerinde hak sahibi oldukları tartışmasızdır. Diğer fikir ve sanat eserlerinde olduğu gibi eser sahibi ya da sahiplerinin eser üzerinde manevi ve mali hakları bulunmaktadır. Manevi hakları kısaca belirtmek gerekirse bunlar, kamuya sunma hakkı, eserin adını belirleme yetkisi, eserde değişiklik yapılmasını yasaklama hakkı ve malik ve zilyede karşı hakları olarak sıralanabilir. Mali hakları ise, işleme hakkı, çoğaltma hakkı, yayma hakkı, temsil hakkı, umuma iletim hakkı, pay ve takip hakkı olarak kabul edilebilir.
Sinema eseri sahipleri, eser üzerindeki haklarını kullanırken ya da mali hakları üzerinde borçlandırıcı ya da tasarruf işlemleri yaparken birlikte hareket etmek durumundadırlar.
B- Bağlantılı Hak Sahibi Olarak
Daha önce de değinildiği üzere bir sinema eseri üzerinde sadece yönetmen, senaryo yazarı ya da özgün müzik bestecisi gibi eser sahiplerinin değil, bunların dışında bir çok kişinin de emeği ve katkısı bulunmaktadır. Örneğin bir sinemanın organizasyonunu ve yapımını üstlenen, sermayesini koyan yapımcı, kameraman, ışık teknisyeni, dekor ve kostüm görevlileri ve bir çok kişi sinema eserinin ortaya çıkması için nakden, bedenen veya fikren katkıda bulunmaktadır. İşte bu kişilerin de sinema eseri üzerinde hak sahibi olup olmadıkları ve hatta eser sahibi statüsünde bulunup bulunmadıkları hususu bir çok hukuk sisteminde farklı gerekçelere dayanılarak tartışılmaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki; Türk Hukuku’nda bir eser yapımcısı veya yayımcısı, ancak bir eserin sahibi ile yapacağı sözleşmeye göre mali hakları kullanabileceği için sinema yapımcısının, eser sahibi olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Bu durum FSEK 18 / son maddesinde açıkca düzenlenmiştir.
Aslında 1995 yılında 4110 sayılı yasa ile FSEK’de yapılan değişikliğe kadar, sinema eseri sahibi, sinema eserini imal ettiren kişi yani filmin ortaya çıkması için sermaye ve organizasyon gücünü koyan yapımcı iken, bu düzenlemeden vazgeçilmiş ve yapımcı, eser sahipliği statüsünden çıkarılmıştır.
Diğer yandan, 2001 yılında 4630 sayılı yasa ile FSEK’in 80. maddesinde yapılan bir değişiklikte “Eser Sahibinin Haklarına Bağlantılı Haklar” adlı bir kavram getirilmiştir. Anılan maddede, icracı sanatçıların, fonogram yapımcılarının ve radyo ve televizyon kuruluşlarının haklarından oluşan komşu haklar ile film yapımcılarının hakları olmak üzere iki ana başlık altında bir düzenleme yapılmıştır.
İlerleyen sayfalarda detaylı olarak verilen FSEK 80. / 2 bend hükmü çerçevesinde bir durum değerlendirmesi yapıldığında sinema yapımcısı, sinema eseri üzerindeki eser sahibine bağlı mali haklara ancak kullanma yetkisini devraldıktan sonra sahip olabilecektir. Böyle bir durumda sinema yapımcısının eser sahibi olmadığı, eser sahibinin haklarına bağlı bir hak sahibi olduğu ve buna da sözleşme ile sahip olduğu anlaşılmaktadır.
Aslında sinema yapımcısı, sinema eserini, sermaye gücü, organizasyon gücü ve yerine göre yeteneği ile meydana getiren ve ilk tespitini gerçekleştiren gerçek veya tüzel kişidir. Yani yapımcı, sinema eserinin meydan getirilmesinde aslında son derece önemli bir yere ve fonksiyona sahiptir. Böyle bir önemi olmasına rağmen sinema yapımcısının eser üzerindeki hakkının varlığından söz edebilmek için yani bağlantılı hak sahipliği için öncelikli şart, kanun kapsamında kabul edilen bir sinema eserinin varlığıdır. Sinema eseri olarak kabul edilmeyen bir eser üzerinde eser sahipliği olamayacağına göre bağlantılı hak sahipliğinden de bahsedilmesi mümkün olmayacaktır.
Sinema yapımcısı, Avrupa Topluluğu Konseyi’nin 92/100 sayılı Fikri Mülkiyet Alanında Telif Haklarına Bağlantılı Hakların Kiralanması ve Ödünç Verilmesiyle İlgili Esasları düzenleyen Direktifi’nde, filmin ilk tespitini gerçekleştiren kişi olarak tanımlanmıştır. Türk Hukuku’nda, bu direktif hükümlerine paralel bir düzenleme ile FSEK 1/B m., 18 /son m. ve 80/2 bendinde yapılan değişikliklerle sinema yapımcısı, bağlantılı hak sahibi olarak hukuk literatüründeki yerini almıştır.
Daha önce de değinildiği üzere sinema eserine yönetmen, senaryo yazarı, özgün müzik bestecisi ve yapımcı dışında başka kişilerin de katkısı bulunmaktadır. Sinema eserine katkısı bulunan oyuncu, kameraman, ışıkcı, şoför, temizlik hizmetlerini veren kişiler, makyajla, dekorla ilgilenen kişilerin hiçbirisi eser üzerinde hak sahibi değildir.
İştirak halinde eser sahipliği konusunda düzenleme getiren FSEK 10.maddesi 3. fıkrasında “Bir eserin vücuda getirilmesinde yapılan teknik hizmetler veya teferruata ait yardımlar iştirake esas teşkil etmez” hükmü ile bu konuyu açıkça düzenlemiştir.
Bu teknik hizmetleri yerine getiren ya da teferruat anlamında işleri yürütenlerin bu katkıları eser sahipliğine hak vermediği gibi bağlantılı haklar kapsamında da bir hak sahibi değildirler. Zira kanunda haklar sınırlı sayıda düzenlenmiştir ve bu konuya ilişkin de özel bir düzenleme yoktur.
C- Hak Sahipliğinin Kazanılması
Sinema eseri üzerinde eser sahipliği hakkının kazanılması için eserin meydana getirilmesi yeterlidir. Mevzuat, eser sahipliği için FSEK hükümleri çerçevesinde bir eserin meydana getirilmesi dışında bir şart öngörmemiştir. Hatta fiil ehliyetine sahip olmak bile zorunlu değildir. Ancak eser üzerinde bir kısım haklar kullanılırken, örneğin devir ve lisans sözleşmeleri sırasında yasanın aradığı bir kısım şartların yerine getirilmesi gerekecektir.
Diğer yandan bir sinema eseri üzerinde hak sahipliği söz konusu olduğunda hak sahipliğinin kazanılması durumda farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Çünkü FSEK 80/2 bendinde sinema yapımcısının kendisine tanınan bir kısım haklara sahip olabilmesi için eser sahibinden ve icracı sanatçıdan mali hakları kullanma yetkisini devralması gerektiği belirtilmiştir. Burada bazı yazarlar, kanun metninden de yola çıkarak sinema yapımcısının bağlantılı haklara sahip olabilmesi için sadece filmin tespitine ilişkin bir izin alması gerekli ve yeterli olacağının anlaşılması gerektiğini söylemektedir. Bazı yazarlar ise eser sahibi ile yapımcı arasındaki sözleşmenin kapsam ve içeriğinin detaylı olarak belirlenmesi gerektiğini ileri sürmektedir. İşte bu madde hükmüne göre uygulamada ruhsat olarak adlandırılan bu iznin yazılı olarak alınması ile sinema yapımcısı da sinema eseri üzerinde hak sahibi olmaktadır. Hatta bu hak sahipliği, yapımcının ekonomik olarak eser sahibine nazaran daha da güçlü olması nedeni ile yapımcı lehine çok güçlü hakları içermektedir. Yapımcı da eser üzerindeki bu hakları dilediği gibi kullanabilmekte, üzerinde dilediği gibi tasarruf edebilmektedir.
D- Hak Sahipliğinin Hukuki Niteliği
Daha önceki derslerimizde değinildiği üzere eser sahipliğinden doğan hak, hukuki açıdan mutlak bir haktır. Herkese karşı ileri sürülebilir. Hakkın kullanılması kamu yararı, kamu sağlığı vb gerekçelerle yasalarla sınırlandırılabilir. Miras yolu ile mirasçılara geçer. Mali haklar üzerinde rehin, haciz vb borçlandırıcı ve tasarrufi işlemlerin yapılması mümkündür.
Eser sahibi, eser üzerindeki mali haklarını üçüncü kişilere kullanması, yararlanması ve kazanç sağlaması için devredebilir. Lisans verebilir. Bu durumda lisans ya da devir alan kişi yapılan sözleşme çerçevesinde ve kapsamında hak sahibi olur. Bu hak sahipliği ayni hak sahipliği değil, şahsi nitelikte bir hak sahipliğidir.
Eser sahibi, diğer fikir ve sanat eserlerinde olduğu gibi sinema eseri üzerindeki manevi haklarını da üçüncü kişilere devredemez. Nitekim FSEK 48.maddesinde “Eser sahibi veya mirascıları kendilerine tanınan mali hakları süre, yer ve muhteva itibariyle mahdut veya gayrimahdut, karşılıklı veya karşılıksız olarak başkalarına devredebilirler… “ şeklinde bir düzenleme yapılarak hak sahipliğinin devredilebilir olduğunu açıkca kabul etmiştir.
Sinema yapımcısının hak sahipliği ise eser sahibinin haklarına bağlı kanun ve sözleşme kapsamında kullanılabilen bir hak niteliğindedir. Sinema yapımcısının eser üzerindeki hakkı eser ya da icracı sanatçıdan izin almak şartıyla kanunda doğan mutlak hak niteliği taşımaktadır. Diğer bir anlatımla sözleşmede hakkın kapsam ve içeriği ile ilgili detaylı bir düzenleme yapılmamış olsa bile sinema eseri yapımcısı FSEK 80. madde çerçevesinde kanundan doğan haklarını kullanabilecektir. Hatta yapımcı, eser sahibinden izin almadan bile eser üzerindeki bazı hakları kanunen kullanabilme yetkisine sahiptir. Bu hakkın niteliği eser sahibi ile sinema yapımcısı arasında imzalanan sözleşmenin, basit ya da tam ruhsat niteliğinde olup olmadığına göre de değişmektedir.
E- Hak Sahipliğinin Hüküm ve Sonuçları
Bir eser üzerindeki hak sahipliğinin en önemli hüküm ve sonucu o hakkın kullanılmasıdır. Sinema eseri üzerinde de hak sahibi olan kişiler, kanundan ve yerine göre sözleşmeden doğan haklarını kullanma özgürlüğüne ve serbestisine sahip olurlar. Bu haklar, eser üzerindeki haklardan faydalanma, o hakları kullanma, haklarının ihlal edilmesi ya da müdahale edilmesi hallerinde bu tecavüz ve müdahalelerin önlenmesi, kaldırılması ve zararları var ise bu zararların giderilmesi için hukuki yollara başvurulması şeklinde kullanılabilir. Diğer yandan sinema eseri üzerindeki hak sahipliği, kanunla kurulan meslek birliğine üye olma ve meslek birlikleri vasıtası ile haklarının korunmasını isteme hakkını da beraberinde getirir.
Eser üzerindeki hak sahipliği ve hakların kullanımı belirli süre ile sınırlıdır. Bu sınırlılık eser sahipliği ya da bağlantılı hak sahipliği durumuna göre değişiklik arz edebilir.
Sinema eserlerinde eser sahipliği hakkı , eser sahibinin yaşadığı sürece ve ölümü tarihinden itibaren 70 yıl süre ile devam etmektedir. (FSEK 27.m) Yine aynı maddeye göre eser sahibi tüzel kişi ise koruma süresi aleniyet tarihinden itibaren 70 yıldır. Sinema eseri sahibi, eser üzerindeki manevi ve mali haklarını bu süre içinde kullanma hak ve yetkisine sahip olur. Bu hak ve yetkilerin kanunla ve bazı üstün menfaatlerin korunması kaygısı ile sınırlandırılması mümkündür. Bağlantılı hak sahibi olan sinema yapımcıları da ilk tespitin yapıldığı tarihten itibaren 70 yıl süre korunmaktadır. (FSEK 82 m.)
Sinema eseri, senaryo, müzik, diyalog gibi bir çok unsurun bir araya gelmesi ile oluşan ve tek bir telif hakkının konusunu oluşturabilen bir eser türüdür. Bu nedenle kanunda sayılan sinema eserinin sahipleri bu hakları kullanırken birlikte hareket ederler. Yani hak ve yetkilerini birlikte kullanırlar. Örneğin bir sözleşme yapılacaksa birlikte yaparlar. Böyle bir işlemi, haklı bir neden olmadan yapmayı reddeden ya da kaçınan hak sahibine karşı FSEK 10/2 maddesine göre mahkeme nezdinde başvuruda bulunularak, işlemin gerçekleştirilmesi yolunda izin talep edilebilir. Diğer bir anlatımla, mali hakların kullanılması için tüm hak sahiplerinin ittifakı gereklidir. Diğer yandan yasa maddesinde, sinema eserlerinin ortak bir çaba ve faaliyetin ürünü olması nedeni ile olaya adi şirket hükümlerinin uygulanacağı hükmüne yer verilmiştir.
Ayrıca sinema eseri üzerindeki mali hakların devri ile ilgili işlemlerde, hakların tamamı devredilebileceği gibi, bir kısmı da devredilebilir.
Diğer taraftan gerek senaryo yazarının ve gerekse özgün müzik bestecisi gibi bir kısım eser sahiplerinin meydana getirdikleri film senaryosu ya da müzik eseri, bir bütün oluşturan sinema eserinden ayrı ve bağımsız bir eser niteliği taşıyor ise bu takdirde o senaryo eserinin ya da müzik eserinin ayrı ve bağımsız bir eser olarak korunması mümkündür. Böyle bir durumda o senarist ya da besteci sadece kendi eseri için hak sahibi olarak korunma imkanına sahip olur. Tabii ki böyle bir uygulama yapılırken bir bütün olarak değerlendirilmesi gereken sinema eseri üzerindeki hak sahipliğine zarar gelip gelmeyeceğini de göz önünde bulundurmak gerekir.
Sinema yapımcısı yani bağlantılı hak sahibi ise söz konusu haklarını, FSEK 80 /2 bendinde belirtilen şartlar çerçevesinde ve sözleşme hükümleri uyarınca kullanabilecektir. Nitekim anılan madde hükmünde şöyle denilmektedir. “Filmlerin ilk tespitini gerçekleştiren film yapımcısı, eser sahibinden ve icracı sanatçıdan mali hakları kullanma yetkisini devraldıktan sonra aşağıda belirtilen haklara sahiptir.
1- Eser sahibinin ve icracı sanatçının izni ile yapılan tespitin, doğrudan veya dolaylı olarak çoğaltılması, dağıtılması, satılması, kiralanması ve kamuya ödünç verilmesi hususlarında izin verme veya yasaklama hakları münhasıran film yapımcısına aittir. Yapımcılar tespitlerinin işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletimine ve yeniden iletimine izin verme hususunda münhasıran hak sahibidir.
2- Film yapımcısı, yurt içinde henüz satışa çıkmamış veya başka yollarla dağıtılmamış film tespitlerinin aslının veya çoğaltılmış nüshalarının satış yoluyla veya diğer yollarla dağıtılması hususunda izin verme ve yasaklama hakkına sahiptir.
3- Film yapımcısı, film tespitlerinin telli veya telsiz araçlarla satışı veya diğer biçimlerde umuma dağıtılmasına veya sunulmasına ve gerçek kişilerin seçtikleri yer ve zamanda tespitlerine ulaşılmasını sağlamak suretiyle umuma iletimine izin vermek veya yasaklamak hakkına sahiptir. Umuma iletim yoluyla tespitlerin dağıtım ve sunulması yapımcının yayma hakkını ihlal etmez. Fonogramlara tespit edilmiş icraların ve filmlerin, her ne suretle olursa olsun umuma iletilmesi halinde, bunları kullananlar, eser sahiplerinin yanı sıra, icracı sanatçılara ve yapımcılara veya ilgili alan meslek birliklerine de bu kullanımlara ilişkin uygun bir bedeli ödemekle yükümlüdürler. Bir sinema eserinde, olağan şekilde adı bulunan gerçek veya tüzel kişi aksine bir kanıt bulunmadıkça filmin ilk tespitini gerçekleştiren yapımcı olarak kabul edilir. Sinema eserlerinin birlikte sahipleri filmlerin ilk tespitini gerçekleştiren yapımcıya mali haklarını devrettikten sonra, sözleşmelerinde aksine veya özel bir hüküm bulunmadığı takdirde filmin dublajına veya alt yazı yazılmasına itiraz edemezler.Müzik eseri sahibi, filmlerin ilk tespitini gerçekleştiren yapımcı ile yaptığı sözleşmedeki hükümler saklı olmak kaydıyla eserini yayımlama ve icra hakkını muhafaza eder. Komşu hak sahipleri ile filmlerin ilk tespitini gerçekleştiren yapımcıların verdikleri izinlerin yazılı olması zorunludur.
Aşağıda belirtilen hallerde komşu hak sahibi ile film yapımcısının yazılı izni gerekli değildir:
1- Fikir ve sanat eserlerinin kamu düzeni, eğitim-öğretim, bilimsel araştırma veya haber amacıyla ve kazanç amacı güdülmeksizin icra edilmesi ve kamuya arzı.
2- Fikir ve sanat eserleri ile radyo-televizyon programlarının yayınlanma ve kâr amacı güdülmeksizin şahsen kullanmaya mahsus çoğaltılması.
3- Radyo-televizyon kuruluşlarının kendi olanaklarıyla kendi yayınları için yaptıkları kısa süreli geçici tespitler.
4- Bu Kanunun 30 uncu, 32 nci, 34 üncü, 35 inci, 43 üncü, 46 ncı ve 47 nci maddelerinde belirtilen haller.
Bu uygulama, hak sahibinin meşru menfaatlerine haklı bir sebep dışında zarar veremez veya eserden normal yararlanmaya aykırı olamaz.
Eser sahiplerinin hakları ile bağlantılı haklara sahip olanlar da eser sahipleri gibi Tecavüzün Ref’i, Tecavüzün Men’i ve Tazminat Davası haklarından faydalanırlar.
Sinema yapımcıları ile diğer bağlantılı hak sahiplerine FSEK hükümlerinin uygulanabilmesi için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaları veya kendilerinin Türkiye sınırları içinde bulunması gerekmektedir. Diğer taraftan Türkiye’nin taraf olduğu bir anlaşma gereği korunan yabancı ülke vatandaşı sinema yapımcıları da bu kanun hükümlerinden faydalanmaktadırlar. FSEK 82. m. Bu konuyu aşağıdaki hükümle düzenlemiştir. “… Bu kanunun fonogramlar ve ilk tespitleri ile ilgili hükümleri;
1- Yapımcıları Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan veya,
2- Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde bulunan
fonogramlara ve filmlere uygulanır. ….
Bu Kanunun bağlantılı haklarla ilgili hükümleri, Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu bir uluslar arası andlaşma hükümlerine göre korunan icracı sanatçılara, yapımcılara ve radyo-televizyon kuruluşlarına da uygulanır “
Aslında bu yasa hükümleri birlikte değerlendirildiğinde ve Türkiye Cumhuriyetinin telif hakları ile ilgili bir çok uluslar arası anlaşmayı imzaladığı ve kabul ettiği hususu da dikkate alındığında, yasa koyucu tarafından, eser üzerindeki hak sahipliğinin yer ve milliyet açısında bir sınırlamaya tabi tutulmadığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Bu arada, her ne kadar eser sahipliği ya da sinema eseri üzerinde hak sahipliğine bir etkisi olmasa da eser üzerinde hak sahibi olanlara getirilen bandrol yükümlülüğünden de bahsetme yarar var. En son, 23.01.2008 tarih ve 5728 sayılı yasa ile değişikliğe uğrayan FSEK 81. m. de sinema eserlerinin çoğaltılmış nüshalarına bandrol yapıştırılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu yükümlülüğe aykırı davranılması halinde cezai yaptırımlar da öngörülmektedir.
F- Hak Sahipliğinin Sona Ermesi
Sinema Eserlerinde hak sahipliği, diğer fikir ve sanat eserlerinde olduğu gibi, eser sahibine FSEK 27. m de verilen koruma süresinin sona ermesi, FSEK 82 maddede bağlantılı hak sahibine tanınan koruma süresinin sona ermesi hallerinde hak sahipliği de sona erer.
Diğer yandan lisans veya devir sözleşmesi çerçevesinde eser sahibince devir ve lisans alan tarafa tanınan sürenin bitmesi, sözleşmenin rızaen feshedilmesi de lisans veya devir alan açısından hakkın sona ermesini gerektirir.
Yine diğer bir sona erme sebebi mahkeme kararıdır. Özellikle taraflar arasında eser sahipliği ya da hak sahipliği konusunda çekişme olan davalarda mahkeme, bir taraf için hakkın sona ermesi ile sonuçlanabilecek bir karar verebilir.
Diğer taraftan bir sözleşme ile sinema eseri üzerindeki mali hakkını bir başkasına devreden hak sahibinin, söz konusu eser üzerindeki hakkı kendisi açısından sona erer.
Sonuç
“Sinema Eserlerinde Hak Sahipliği” nin iki ana kaynağı vardır :
1- Münhasıran Eser Sahipliği
2- Bağlantılı Hak Sahipliği
Türk mevzuatına göre sinema eserleri üzerinde eser sahibi sıfatıyla hakkı olanlar , yönetmen, senaryo ve diyalog yazarı, özgün müzik bestecisi ve animatördür. Bu hak sahipleri, kanunda sayılmış olup, uygulamada bunların dışında ayrıca bir eser sahibi ihdası mümkün değildir.
Sinema yapımcısı ise bağlantılı hak sahibidir. Bunun anlamı, eser sahibinin haklarına bağlantılı hak sahipliğidir. Yani sinema yapımcısı eser sahibi değildir. Eser üzerindeki hakları, sözleşme ile eser sahibinin haklarına bağlantılı olarak kullanır. Uygulamada bu haklar, sinema yapımcısına sözleşme ile çok geniş kapsam ve nitelikte devredilmektedir.
Yararlanılan Kaynaklar
ARKAN, Azra; Eser Sahibinin Haklarına Bağlantılı Haklar, İstanbul: Vedat , 2005
EREL, Şafak N; Türk Fikir ve Sanat Hukuku, 3.Baskı, Ankara : Yetkin, 2009
GÖKYAYLA, K.Emre; Telif Hakkı ve Telif Hakkının Devri Sözleşmesi, Ankara : Yetkin, 2001
GÜNEŞ, İlhami; Uygulamada Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku, Ankara : Seçkin, 2008
KARAHAN, Sami; SULUK, Cahit; SARAÇ ,Tahir; NAL, Temel ; Fikri Mülkiyet Hukukunun
Esasları, 2.Baskı, Ankara : Seçkin, 2009
MEMİŞ, Tekin(Editör); Fikri Mülkiyet Hukuku Yıllığı 2009, İstanbul : XII Levha, 2009
SEYİDOĞLU, Halil; Bilimsel Araştırma ve Yazma El Kitabı, 10.Baskı, İstanbul, 2009
TÜYSÜZ, Mustafa; Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Çerçevesinde Fikri Haklar Üzerindeki
Sözleşmeler, Ankara: Yetkin, 2007
INTERNET ; http://www.broadcasterinfo.net/66/sinema.html
TDK; Türk Dil Kurumu Sözlüğü ve Yazım Kılavuzu